Smyrna Konutları ve Konut Alanları

Smyrna’nın yerleşik alanı içinde anıtsal yapılar dışında konut ve konut alanlarına ilişkin bilgiler sınırlıdır. Ancak tüm diğer çağdaş kentler de olduğu gibi, kentin merkezinde bulunan agoranın çevresinde, kent içine dağılmış tiyatro-stadium-hamam vb anıtsal kamu yapılarının çevresinde ve/veya arasında konut alanları yer almaktaydı.

Bu anlamda Smyrna’da Kadifekale’nin batı ve kuzey yamaçlarında Tiyatro ve Stadyum’un bulunduğu çizginin altından başlayarak Basmane-Çankaya (Agora)-Kemeraltı’na doğru inen yamaçlarda konut adaları beklemek olasıdır. Bu konut adalarının arasında da teraslar üzerinde inşa edilmiş tapınak, hamam vb kamu yapıları yer alıyor olmalıdırlar.

Smyrna’daki konut ve konut alanlarına sınırlı bilgiler Basmane mevkindeki iki arkeolojik kazı noktasından elde edilen bilgilere dayanmaktadır. Bunlardan Şifa parsellerinde Roma dönemine ait bir konutun mutfak mekanı ortaya çıkarılmıştır. Konutun diğer mekanları mutfak mekanının kuzey ve kuzeydoğusuna doğru uzanmaktadırlar. Mutfağın hemen kuzeybatısında güneydoğu-kuzeybatı yönelimli bir Roma caddesi geçmektedir. Caddeye bitişik olan mutfak mekanında çok sayıda Roma dönemi günlük mutfak kapları ele geçmiştir. Mutfağın kuzey duvarı boyunca tuğla duvarlarla desteklenmiş taş veya ahşaptan bir mutfak tezgahı yer alıyordu. Ayrıca mekanın güneybatı köşesinde 1.20 m yaklaşık çapında ve 5 cm cidar (kenar kalınlığı) kalınlığında sıvı (zeytinyağı, şarap ve benzeri) depolamak için kullanılmış bir pithos (küp) tespit edilmiştir. Mekanın kuzeydoğu köşesindeki 1.15 m genişliğindeki bir kapı ile konutun diğer mekanlarına geçildiği görülmüştür. Sıkıştırılmış toprak zeminli ve iki evreli mutfak mekanının ortaya çıkarılan objelere göre İ.S. 1. yüzyıldan 3. yüzyılın ortalarına kadar kullanım gördüğü ve bir yangın ile sona erdiği anlaşılmıştır.

Bu mutfaktan ele geçen objeler içinde bir asker imparator büstü ile bir Aphrodite heykelciğinin ele geçmesi en azından bu objeler mutfağın kendisine ait olmasa bile konuta ait oldukları kabul edildiğinde, konut sahibinin önemli bir kimlik ve gelire sahip olduğu ve Basmane mevkinde Roma döneminde sosyoekonomik olarak üst gelir grubundan kişilere ait kişilere ait konutların bulunduğunu söylemek mümkündür.

Konut ve konut alanları hakkında bilgi sahibi olunan bir diğer nokta Altınpark Arkeolojik Alanı’dır. Bu alanda ortaya çıkarılan kalıntılar içinde iki konuta ilişkin bazı bilgiler edinmek mümkün olabilmiştir. Her iki konut da şehrin kapılarından biri olan Magnesia Kapısı’ndan çıkan anayolun üzerindedir. Altınpark 1 Nolu Konut olarak adlandırılan konuta anayoldan olasılıkla çift kanatlı büyük bir kapı ile girilmekte, girişi takiben kum taşı plakalarla döşenmiş iki dörtgen mekandan geçilerek bir atriuma (sütunlu iç avlu) ulaşılmaktaydı. Bu konutun diğer bölümleri arkeolojik kazı sınırının dışında kaldığından araştırılamamıştır. 

Hemen bitişiğindeki Altınpark 2 Nolu Konut’un da benzer bir giriş sistemine sahip olduğu, konutun merkezinde peristilli (sütunlarla çevrili iç avlu) bir avlu ve çevresinde bir dizi odanın bulunduğu anlaşılmıştır. Odalardan birinin mutfak ve banyo olarak kullanıldığı görülmüştür. Konutların kazılarında çok sayıda pişmiş toprak figürin (küçük heykeller) parçası, günlük kullanıma ait metal kaplar, seramikten pişirme ve servis kapları, camdan konu şişeleri ele geçmiştir.

Geç Roma ve Geç Antikçağ’da Hıristiyanlığın yayılmasının bir yansımasını Altınpark konutlarında da görmek mümkün olmaktadır. Nitekim yukarıda sözü edilen objelerin yanı sıra en erkeni İ.S. 4. Yüzyılı işaret eden bronz haç ve buhurdanlıklar, pişmiş topraktan ampulla vb objelerin ele geçmiş olması ev sahiplerinin de artık bu inancı paylaştıklarını göstermiştir. Altınpark 2 Nolu Konut’ta tespit edilen banyo ve mutfak odaları ve bu mekanlara bağlı temiz ve pis su hatları, Smyrna’nın en işlek yollarından biri üzerinde yer alan bu konutların, yukarıda Şifa Parsellerindeki bir Roma konutuna ait mutfak örneğinde de vurgulandığı gibi, ele geçen nitelikli objelerin çokluğu da dikkate alındığında, Basmane mevkinde Roma ve Geç Antikçağ’da sosyoekonomik olarak üst gelir grubuna ait ev sahiplerinin var olduğu anlaşılmaktadır.

Altınpark Arkeolojik Alanı’ndaki konutların kullanımı dönem dönem yapılan onarım ve eklentilerle İ.S. 6./7. yüzyıla kadar sürmüş ve büyük bir yangın ile sona ermiştir. Alanda 10. yüzyıldan sonra yeniden yapılaşmaya gidildiği anlaşılmakla beraber mevcut duvar izlerinden, bugün için, yapılaşmanın niteliği anlaşılamamaktadır.

Altınpark ve Şifa Parsellerindeki konut örneklerinden yola çıkarak, Basmane mevkinin hem kentin en önemli ana caddesinin geçtiği noktada yer alması (Magnesia Kapısı’ndan başlayarak bugünkü Anafartalar Caddesi iz düşümünde limana doğru uzanan cadde), hem de bu caddenin iki tarafında kentin topografik olarak yapılaşmaya uygun, az eğimli alanlarına sahip olunması, zengin Smyrnalıların bu mevkiye ilgi göstermelerine neden olduğunu söylemek mümkün görünmektedir. Öyle ki, Philostratos’tan öğrenildiğine göre, kentin yukarı mahallelerinde oturanlarla Basmane mevki gibi düz ve deniz kıyısındaki mahallelerde oturanlar arasındaki ekonomik yapı farklılığı kentte huzursuzluk yaratıyordu.

 

Limanlar:

Kentin ilk kuruluş aşamasında nasıl bir kıyı çizgisine sahip olduğu, liman için seçilebilecek doğal bir koya sahip olup olmadığı jeolomorfolojik araştırmaların eksikliği nedeniyle bilinmemektedir. Limana ilişkin bilgiler daha çok Kemeraltı’ndaki yapılaşma şekli ve etaplarından kaynaklanmaktadır. Kemeraltı’nda eğri bir hat gösteren Anafartalar Caddesi Smyrna’nın limanını belirleyen sahil şeridi olarak kabul edilir. Bu caddeden Smyrna Agorasına doğru topografyanın belirgin bir şekilde yükseldiği dikkat çekmektedir.

Hava fotoğrafları ve Osmanlı dönemi haritaları üzerinde yapılan gözlemler Anafartalar Caddesi üzerinden geçen limanın kıyı çizgisinin, güneyde bir dalgakıran yapılarak limanı kapalı bir koy haline getirdiği sanılmaktadır. Söz konusu dalgakıran olasılıkla bugünkü 853 Sokak çizgisinin batı kenarı boyunca, 859 Sokağa kadar uzandığı öngörülmektedir.

Üzerinde bir fenerin de bulunduğu bu dalgakıranın varlığı bazı Prokonsüller (Eyalet Valileri) için yazılmış epigramlardan (şiirler) bilinmektedir. Bugünkü değerlendirmeler dalgakıran için doğal bir uzantının söz konusu olmadığı yönündedir. Olasılıkla kıyı kenar çizgisi, Şükran Oteli’nin önünden güneye Dr. Faik Muhittin Adam Caddesi’ne dönüyor, buradan 849 ve 848 Sokaklar üzerinden güneybatı yönünde Tekel Binası’na, oradan Katlı Otopark ve SSK Bloklarının altından Bahribaba Parkına ve Atatürk İl Halk Kütüphanesi eksenine doğru yöneliyordu. Kent için seçilen bu yeni yer kuzey ve batılı rüzgarların etkisine açık olduğundan yapay bir dalgakırana gereksinim duyulmuş ve yukarıda genel çizgileri verilen dalgakıranın yapılması zorunluluk haline gelmiş olmalıdır. Burada sözü edilen olası kıyı çizgisi üzerinde Anafartalar Caddesi ile Dr. Faik Muhittin Adam Caddesi’nin birleştiği noktanın denize doğru çıkıntı yapması, anlaşılan o ki dalgakıranın bu noktadan başlayarak batılı rüzgarları kesmek için kuzeye doğru yukarıda belirtilen sokaklar boyunca uzatılması için uygun bulunmuş olmalıdır. Limanı korumakla görevli kalenin koruması altında bulunan 860 sokağın bulunduğu eksenin liman ağzı olduğu ve limanı korumakla görevli Liman Kalesi’nin de, dalgakıranın karşısında, Hisar Cami’nin bulunduğu noktada inşa edildiği anlaşılmaktadır. Liman Kalesi’nin adını 1582 tarihli Hisar Cami’ne verdiği dikkat çekicidir. 

Diğer yandan kuzeyde, doğal kıyı çizgisini oluşturduğu varsayılan Anafartalar Caddesi ile Hisar Cami’nin bulunduğu noktada yer alan Liman Kalesi’nin nasıl bir kıyı çizgisi ile birleştiği bilinmemektedir. Ancak Anafartalar Caddesi izdüşümündeki doğal kıyı çizgisinin, İpek Pazarı Caddesi üzerinden Liman Kalesi’ne ulaşmış olabileceğini değerlendirmek mümkündür.

Kentin ilk kuruluş aşamasında sahilin denize doğru burun yaptığı noktada inşa edilmişti. Kalenin hemen bitişiğinde yer alan Kızlarağası Hanı ve Hisar Cami’nin sağlam zemin üzerine inşa edildikleri bilinmektedir. Anlaşılan o ki, Liman Kalesi için de buradaki sağlam zemin iyi bir ter seçimi olmuştur. Liman Kalesi’nin bulunduğu yerin bugünkü parselizasyonu Ortaçağ Kalesi plan şemasından kaynaklanmaktadır. Hllenistik ve Roma dönemi kalesinin plan şemasının Ortaçağ’a gelinceye kadar ne kadar değişmiş olabileceği bilinmemekle birlikte, kaleyi son görenlerden Timur zamanının İranlı yazarı Şerefeddin Ali-i Yezdi, Zafername adlı eserinde bu kalenin büyük taşlardan inşa edilmiş olduğunu ve üç tarafının hendeklerle çevrili bulunduğundan bahsetmektedir.

Smyrna limanının sahil şeridi için Anafartalar Caddesi’nin temel alınması çok da yanlış değildir. Caddenin deniz yönünde yapılan imara dönük sondaj kazılarında hiçbir arkeolojik taşınmaza rastlanmaması antik sahil şeridinin caddenin iz düşümünde bulunabileceğini destekler niteliktedir. Smyrna Limanı’nın kıyı çizgisinin 17. Yüzyıla kadar çok yavaş değiştiği ancak bu tarihten sonra 19. Yüzyılın ortalarına kadar daha hızlı bir dolgu süreci yaşanarak bugünkü Kemeraltı düzlüğü ortaya çıkmıştır. Antik limanın kıyı çizgisi konusunda, sağlam zemin gerektiren 1592 tarihli Hisar Cami, 1636 tarihli Şadırvan Cami, 1667 tarihli Kestane Pazarı Cami ve yine 17. Yüzyıla tarihlenen Kemeraltı Cami arasında çizilecek bir yay kısmen fikir vermektedir. Öyle ki, bu yayın batısında kalan Kemeraltı dolgu alanında sağlam zemin gerektiren 17. Yüzyıl sonu itibariyle inşa edilmiş anıtsal bir cami yapısına rastlanılmamaktadır.

Antik dönemde kıyı kentlerinin birden fazla limana sahip oldukları bilinmektedir. Bu çerçevede ikinci limanın Liman Kalesi’nin hemen kuzeyinde olabileceği değerlendirilmektedir. 1027 Ada 139 Pafta 22 Parselde bulunan kesme taş bloklardan oluşan kalıntıları limanın tesisleri ile ilişkilendirmek mümkün görünmektedir.

 

Smyrna Stadiumu

Bugün için Smyrna Stadiumu’na ilişkin sınırlı bilgilere sahip bulunulmaktadır. Pagos’un (Kadifekale) güneybatı yamacı üzerinde, Hava Şehitliği ile Eski İtfaiye Binası’nın arasındadır. 19. Yüzyıl haritalarına göre stadium hafif bir sapmayla doğu-batı doğrultudadır ve kentin bu bölümdeki güney suruna paralel olarak uzanmaktadır. Sphendonu doğuda olan U şekilli stadiumun ucu açık olan kısa kenarı batıya bakmaktadır. İzleyiciler için oturma yerleri güney ve doğu yönde doğal yamaçtan faydalanılarak yapılmışken, kuzey yönde kemerli ve tonozlu altyapı inşa edilerek oturma basamakları bunun üzerine yerleştirilmiştir.

Smyrna Stadiumu’nun Hıristiyanlar için önemli bir yeri bulunmaktaydı. Erken Hıristiyanlık döneminin Batı Anadolu ve İzmir’in din önderlerinden, Smyrna’nın Hıristiyan cemaatinin lideri Aziz Polykarpos, Prokonsul (Eyalet Valisi) L. Statius Quadratus (İ.S. 154-155) zamanında bu stadiumda öldürülmüştü. Onun hatırası için Hıristiyanlar stadiumun yakınında, Eski İtfaiye Binası’nın bulunduğu yerde, bir Martyrium (Şehitlik) inşa ettirmişlerdir. Martyrium Türklerin İzmir’e egemen olmalarının ardından Yusuf Dede Tekkesi’ne dönüşmüş ve tekkenin etrafında mezarlık oluşmuştur. Eski İtfaiye Binası’nı bu iki yapının günümüzdeki temsilcisi olarak görmek gerekir.

 

Mezarlıklar (Nekropol Alanları)

Antik dönemde sur dışı alanların mezarlık olarak kullanıldıkları bilinmektedir. Antik kentlerde özellikle kent kapılarından sonra mezarlıkların yol kenarları boyunca uzandıkları bilinmektedir. Bu uygulamanın Smyrna için de geçerli olduğu sınırlı sayıda buluntulardan anlaşılmaktadır. Nitekim kentin Magnesia Kapısı’ndan (Doğu Kapısı) kırsala yönelen doğu yolu üzerinde yer alan Altınpark Arkeolojik Alanı’nda yapılan kazı çalışmaları sırasında bulunmuş ve devşirme olarak da Roma döneminde yeniden kullanılmış olan Hellenistik bir mezar steli bu yöndeki mezarlıklardan çok da uzak bir noktada olunmadığını göstermektedir. Aynı arkeolojik alanda Smyrna’yı Yeşildere üzerindeki Kervanlar Köprüsü üzerinden Pergamon (Bergama), Phokaia (Foça), Sardis (Salihli) gibi kuzey ve iç Ege kentlerine bağlayan yolun bir parçası tespit edilmiştir. Bu tespitler çerçevesinde yolun iki tarafında mezarlık alanları olmalıdır. Nitekim Cumhuriyet döneminin başında dahi dönemin harita ve fotoğraflarında Yeşildere’nin iki tarafı mezarlık olarak kullanılması, Yeşildere’nin doğu kenarı boyunca uzanan Yahudi Mezarlığı, Kokluca Mezarlığı Smyrna’nın doğu yöndeki Hellenistik ve Roma dönemi mezarlık geleneğinin bir devamı olarak değerlendirmek gerekir.

Kentin bir başka mezarlık alanı kentin güney suru üzerindeki Ephesos Kapısı’ndan (Güney Kapısı) çıkarak Ephesos (Selçuk) ve Klazomenai (Urla) gibi güney kentlerine yönelen yolun iki tarafıydı. Nitekim 19. Yüzyıl harita ve fotoğraflarında Smyrna’nın bu mevkinde Hellenistik ve Roma mezarlık geleneğini sürdürdüğü anlaşılan Türk ve Yahudilere ait büyük bir mezarlık alanı olduğu görülmektedir. Son yıllarda Zafertepe Mahallesi’nde tespit edilen bir lahit, Ephesos Kapısı’nın lokalize edildiği Bayramyeri’nden Yağhanelere kadar antik yolun iki tarafında mezarlıkların olduğuna işaret etmektedir. 

Kentin iki anayolu üzerindeki mezarlıkların yanı sıra 2011 yılında Kadifekale Hava Şehitliği’nin Yeşildere’ye bakan yamacında tespit edilen bir lahit mezar Kadifekale’nin Yeşildere’ye bakan yamaçlarının da mezarlık olarak kullanılmış olabileceğini göstermiştir.